Blog Notlar -1



Blog açmazdan evvel, yani karantinanın ilk zamanlarında, Karantinadan Notlar başlığıyla üç yazılık bir dizi yayınlamıştım. Beklediğimden iyi karşılandığından devam etme kararı vermiştim. Nasip bugüneymiş. 

(Karantinadan Notlar serisinden bugün de geçerli olan notları zaman zaman yayınlayacağım.)

Bu birinci blog-not olacak. (Bloknot kelimesinden mülhem. Blog Notları yapmama sebebim ise notların blog üzerine değil, blog üzerinde olması) Umduğum gibi yankılanırsa, düzensiz aralıklarla devam etme niyetindeyim. 

Lafı uzatmadan bugünün kısa özetini geçeyim. Bugünkü notlarım; her zaman olduğu gibi milliyetçiliğe dair bir iki kelâm, sosyal medyaya kuş bakışı bir nazar, Çankaya'dan bir alıntı, Kazım Karabekir'den kıymetli bir söz ve TRT'nin son dönemde hoşuma giden yayınlarından ibarettir.


1
"Allah Allah milliyetçiliği" diye bir şey var. Midemi bulandırıyor. 

Sırf eşi dostu milliyetçi diye milliyetçi olanlar, sosyal medyada iki tık almak için milliyetçi görünenler, (ki bir kısmı Fetöcüdür) kendi iyiliklerini kendi hesabına zaaflarını ise milliyetçiliğe yazan bir kısım yeni yetmeler var. Yeni yetme dediysem, bunların çoğunun yaşı 40'ın üzerindedir. Bunların yeni yetmeliği milliyetçilik meselesindedir. Her sıkıştıklarında "Allah Allah" diye ötmeye başlarlar. Sanki yurdun dört bir yanı düşman çizmesiyle eziliyormuş da bunlar - yalnızca bunlar - direniyormuş gibi Allah Allah diye bağırıyorlar. Allah diyen aslan gördük, Allah diyen papağan gördük, Allah diye doğan bebek gördük fakat Allah diyen münafık epeydir görmemiştik. 

Bunları görünce ben de Allah Allah diyorum. Çoğunluğu renklendirilmiş İslâmcı olduğu için yüksek sesle A'raf 155'i hatırlatıyorum: "İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi de mi helak edeceksin Allah'ım?"

2
Twitter 140 karakterle bilgi çağını, "hap bilgi" çağına çevirmişti. 280 karakterin dünya genelinde uygulanışına bakınca galiba artık "hap yorum" çağındayız. "Yorumun kadar varsın".
Yorum yapmayanı da yaşamıyor zannediyorlar. İlginç. 

Yani "tespit" dönemi bitti. Şu an "analiz devrinin" yükseliş aşamasında bulunuyoruz. 

Ülkemizin şimdiki hâline uyarlarsak, "durum komedisi" yükselişte. Fakat çok uzak olmayan bir gelecekte geçecek... Geçecek... Herkesin komedyen olduğu bu çağ da geçecek... 

3
Dediğim gibi daha evvel de bu tarz "birleşik notlardan" oluşan yazılar yazmıştım. Yazıların sonunda bir kitap tavsiyesi bölümü vardı. Ben, "ne okusam" diye düşünenlere fikir vermesi amacıyla o ara elimin altında olanı öneriyordum. Sonra birisi şöyle bir eleştiri getirdi: "Kitabı sadece adını yazarak öneriyorsun. Kısa da olsa alıntı yap da okumaya iştahımız olsun". Bu öneriyi dikkate aldığımı göstermek için bundan sonra öyle yapacağım. Kitap önerim Falih Rıfkı'nın Çankaya'sı olacak. 

Çankaya'dan en fazla dikkatimi çeken bölümü iktibas edeceğim. Bir kitabın marifeti insanı düşündürmekse aşağıya alacağım bölüm beni düşündürmeyi başarmıştı. Daha iyisi her okuduğumda düşündürüyor. 

Falih Rıfkı, kitabın tamamında olduğu gibi, Atatürk'ten bahsediyor:

"Yüzellilikleri bile affetmesi insan zaaflarına karşı feylesofça davranışının bir eseri değil midir? Bir gün barışmıyacağı hasmı, bir gün bağışlamıyacağı suç yoktu, diyebilirim. İnsanların kendi kendilerini "yeniden yapmalarına" fırsat vermekten zevk alırdı. Her şeyi görür, birçok şeyleri görmezlikten gelirdi. Not defterime aldığım en güzel sözlerinden biri şudur: "Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır. Onlar beni affetmezler, çünkü kalpsizdirler!" Gerçekten de düşmanları onu ölümünden sonra bile affetmemişlerdir." 

Alıntının beni düşündürdüğünü söylemiştim. Düşmanları onu neden affetmediler? 

Atatürk onlardan güçlü olduğu için mi? Hayır. Atatürk onlardan büyük olduğu için mi? Hayır. Atatürk onlardan zeki olduğu için mi? Hayır. 

Atatürk, düşmanlarını ezdiği için mi? Hayır. Atatürk, düşmanlarını darağacına yolladığı için mi? Hayır. Atatürk düşmanlarını sürdüğü için mi? Hayır. 

Peki öyleyse neden affetmediler onu? Atatürk onları affettiği için! 

Atatürk, düşmanlarını affettiği için artık onun düşmanı sıfatını taşıyamadılar. Atatürk, onlardan sermayelerini aldı. Bu derece düşmanlığın esas sebebi, Atatürk'ün yalnızca siyasi değil insani olarak da düşmanlarından üstün oluşudur!  

4
Televizyonla pek aram yoktur. Fakat son zamanlarda birisi başlayan ötekisi başlayacak iki dizi projesi vesilesiyle birkaç söz etmek istiyorum. Başlayan dizi "Teşkilat", başlayacak olanı ise "Bir Zamanlar Kıbrıs". Teşkilat'ın birkaç sahnesini izledim. Memlekete iyi bir istihbarat dizisi gerekiyordu. Teşkilat bu işi görecek kalitede gibi. "Bir Zamanlar Kıbrıs" ise yarım asırdır konuştuğumuz ve uzun yıllarca konuşacağımız Kıbrıs meselesine dikkat çekiyor. Tanıtımdaki Rauf Denktaş vurgusu, ayrıca memnuniyet vericiydi. 

Her iki dizi de TRT'de. TRT uzun yıllar sonra "bizim TRT" olma yolunda ilerliyor. Özel televizyonların ne yaptığı kendilerini ilgilendirir fakat kamu yayıncısı TRT hepimizi ilgilendiriyor. Çünkü bizim vergilerimizle çalışıyor. Özellikle son iki projeyle TRT, millet ve memlekete faydalı işler yapmaya başladı. Üstelik izlenen, takip edilen yayınlar yapmayı başarıyorlar. 

Umarım bu tavır gelişerek sürer. Böylece bizler TRT'den "bizim TRT" diye bahsedebiliriz. 

5
"Cüretle basiretin birleştirilmediği yerlerde ve işlerde netice pek parlak da olsa tez elden ters ve mahkum olduğu örneklerle sabittir."
Kazım Karabekir 


Kitap önerisi: Falih Rıfkı Atay - Çankaya 

Yorum Gönder

0 Yorumlar