İran’da Unutulan Turan: Güney Azerbaycan

Mukaddes Güney Azerbaycan bayrağı


“Aduv(düşman) kırar kapıyı
Biz evde bîhaberiz
Ne başka başkalarız
Ne ittihad ederiz.”

Turan coğrafyası, atak ve savaşçı Türkler sayesinde kabına sığmadı ve genişledi. Asırlarca Çin’e akın düzenleyen Türkler, tarihin bir noktasında batıya doğru yöneldiler ve karşılarında İran coğrafyasını buldular. Fazla sürmeden - tıpkı Kafkaslar, Anadolu ve Balkanlar gibi - burayı da yurt edindiler. Turan artık bir coğrafî bölgeyi değil, Türklerin vatan kıldığı her karış toprağı temsil ediyordu.

Aradan yine asırlar geçti. Tıpkı Kafkaslar ve Balkanlar gibi, İran coğrafyasındaki vatanımız da elimizden çıktı. Türk, ateşle sınanıyordu.

Son vatan Anadolu’da direniş hattı oluşturuldu ve bugünkü en güçlü Türk devleti, Türkiye Cumhuriyeti, meydana çıktı. Cumhuriyet ağır şartlarda ve nice zorluklarla kuruldu. Bu yüzden uzun müddet “dış Türkler” meselesine ilgi duyan olmadı.

Hatta “Turancıyız” diyenler tutuklandı, takibata uğradı.

Zaman geçti, Rus emperyalizmi çöktü. Türkistan havzasında 5 bağımsız Türk devleti vücuda geldi. Anadolu’da ise Turancılık “serbest bırakıldı“.

Fakat konuşmanın yapmaktan zor oluşu, Turancılığı geniş kesimler için bir moda haline getirdi. Modası geçince unuttular. Nasıl olsa bütün Türkler bağımsız olmamış mıydı? Huzur ve refah içerisinde yaşamıyorlar mıydı?

Hayır. Bağımsız olmamışlardı. Huzur ve refah içerisinde de yaşamıyorlardı.

Halen; Batı Trakya ve Balkan Türklüğü, Kırım ve Kafkas Türklüğü, Suriye-Irak Türklüğü ve Doğu Türkistan bağımsız değil. Refah içerisinde yaşamıyorlar. Sayılan yurtların hepsinde az veya çok baskıya maruz kalıyorlar.

Bir de Güney Azerbaycan var tabii.

Tarihi, coğrafyası, ekonomisi, kültür insanları, dili, nüfusu, sporu, şehirleri, mücadelesi ve bizimle “ortak mazisi” pek de bilinmeyen…

Ufkumuzun sınırlarını ülkemizin sınırlarıyla "sınırlı" tutmamak, Turan coğrafyasını derin ve birbirinden kopmaz parçalar hâlinde yapıştırmak için bu meselelere eğilmeliyiz.

İşte burnumuzun dibindeki Güney Azerbaycan. Son Azerbaycan- Ermenistan Harbi'nde Aras Nehri'nin güneyinden kuzeyindeki kardeşlerine seslenen Güney Azerbaycan... Takibata uğramak, tutuklanmak hatta "kaybolmak" pahasına Tebriz sokaklarını inleten Güney Azerbaycan Türklüğü... Evinde rahat rahat oturmak varken, çılgınca bir iştiyakla Azerbaycan ve Türkiye'yi destekleyen, dolayısıyla İran'ın - o Amerika'nın bile müdahale edemediği - dış politikasını etkileyen Güney Azerbaycan Türklüğü... Bu, Türk'ün gücüdür. Evet, Güney Azerbaycan Türklüğünün gücüdür! 

Güney Azerbaycan lafzını, biraz da ısrarla, mükerreren kullandığım fark edilmiştir umarım. Çünkü bir şeyi savunmanın ilk yolu, onun adını dosdoğru söylemekle başlar. Güney Azerbaycan’ın kültürel haklarının tanıtılması, öncelikle bu isteğin her platformda dile getirilmesiyle mümkündür. Şahsen bu meselede yapılması lazım gelen ne varsa yapabildiğim ölçüde yapacağım, yazacağım. Bu yazıyı bir "niyet beyanı" olarak alabilirsiniz. 

Hüseyinzade Ali Turan, girişe aldığım şiirinin devamında şöyle diyor:

“Ayıltmadı kalemim
Şu Türk ile Acem’i
Ne koydular yazayım
Ne kırdılar kalemi.”

Hüseyinzade Ali Turan’ın, Gaspıralı’nın, Gök Alp’ın, Atsız’ın ve diğer öncülerimizin açtığı yoldan, kalemlerimizi sivrilterek ilerlemek zamanıdır! 

Bu "zamanın" geldiğini nasıl anlıyoruz diye soracak olanlara cevap; Tebriz başta olmak üzere Güney Azerbaycan sokaklarından kulaklarımızı yırtarcasına gelsin:

“Tebriz Bakü Ankara / Biz Hara Farslar Hara!”



Yorum Gönder

0 Yorumlar