Matbuatımızdan Seçme Yazılar (Mart 2021)


Ben, galiba, son gazete okuyucularındanım. "Haber" namına bir şeyler öğrenilebildiği zamanlarda gazete alırdım. (Evet, bulmacalarını da çözüyordum.) Sonra gazeteler haber verme işlevlerini yitirdiler. Ben de almayı bıraktım. İnternet denilen kâfir icadı olmasaydı muhtemelen tüm ilişkimi de keserdim gazetelerle. Fakat gazeteler, internet siteleri açtılar ve tabii ki yazarlarının fıkralarını da buralarda paylaşmaya başladılar. Böylece ben de eski bir alışkanlığı yeni mecrasında sürdürmüş oldum. Esasen okuduğunuz son cümle benim teknolojiyle ilişkimin özetidir. Eski alışkanlıkların yeni mecrada sürdürülmesi... Neyse şimdi benim teknolojiyle kıyamete kadar sürecek "med-cezir" ilişkimi bir kenara koyalım da konumuza yaklaşalım. 

Şu anda okuduğunuz, vaktim oldukça devam etmeye gayret edeceğim bir "formatın" ilk yazısıdır. Bu çok da "orijinal" bir format değildir. Bir ay içersinde; gazetelerde (ve bazı internet sitelerinde) yazılmış fıkralardan dikkatimi çeken, okunmaya değer bulduğum yazıların toplanmasından ibarettir. Tabii ki yazıları olduğu gibi buraya alacak değilim. Telif hakkının vs ötesinde kim uğraşacak bu kadar külfetle? O yüzden üzerine tıklayarak ulaşabileceğiniz linkler vereceğim ve bazı yazılarda özellikle önemli gördüğüm yerleri alıntılayacağım. Belki, yine bazılarında, kendi kıymetli fikirlerimi de belirtirim. 

Formatı anlattıysak, artık başlamak için bir manimiz kalmamış demektir. İşte 2021 senesi Mart ayından "beğendiğim" bazı yazılar: 


Serdar Turgut yıllarca Washington'da yaşadığı için Türkçe-İngilizce karışık bir şeyler yazıyor. Fakat yazı konusu mühim. Arap Baharı'ndan az sonrasına kadar "yumuşak güç" meselesini dert edinen AKP'ye tesir eder mi bilmem ama benim dikkatimi çeken bir yazı oldu. Şurası alıntılanmaya değer:

"Mitçotakis, Yunanistan’a dünyada yeni bir imaj vermeye çalıştıklarını ve 'soft power' vurgusuna dayanan bu yeni imaj çalışmalarına Yunan diasporasından da büyük destek geldiğini söyledi. Bu diasporadaki işadamlarına Yunanistan’a dönüp yerleşin çağrısı yaparken kendilerinin onlara kaliteli ve iyi hayat güvencesi verdiklerini de vurguladı."


2-) Süleyman Seyfi Öğün - "Adem-i merkeziyet mi, adem-i âdemiyet mi?" / 1.3.2021 - Yeni Şafak 

Yeni Şafak, Merkez Bankası başkanı düşürmediği zamanlarda, böyle "ilginç" yazılar da yayınlıyor. Süleyman Seyfi Öğün'le bazen aynı gündemi izliyoruz. Fakat kesinlikle aynı yere varmıyoruz. Bu yazı da onlardan birisi. "Farklı düşünce" bence biraz da budur. Yoksa birbirleriyle hiç ilgisi bulunmayan yerlerden belirli tekrarları bağırmanın "farklı" düşünmekle bir alâkası olmaz. Yazıda şu bölümün altını çizelim:

"Gerçek bütün nesnelliği ile ortaya çıkarılırsa, gerçeklere yabancılaşmış insanlığın da önü açılacaktı. Hesaplanmayan, belki de hesaplamak istenmeyen ise, bu yeni bakışın doğuracağı, derin anlam krizleriyle birlikte gelecek olan yeni yabancılaşma türleriydi. Evet belki gerçeklerin üzerini örten büyüler bir yabancılaşma doğuruyordu doğurmasına; ama nesneleştirme üzerinden yaşanan, yabancılaşma bundan daha ağır neticeler doğurmaya adaydı. Varlığa mânâ katan bir bakıma büyüler değil miydi? İnsan ile onun mânâ duygusunu var eden büyüler arasındaki mesâfe açıldıkça, duygusal dünyâlarımızda ağır rahatsızlıklar yaşadığımız, sâdece estetik değil aynı zamanda morâl düzeylerde de ağır sorunlarla yüzyüze geldiğimiz âşikârdır."


3-) Murat Yetkin - "Yüzde yoktur günah, ört gözünü: 800 yıl önceden 8 Mart’a" / 7.3.2021 - yetkinreport 

Murat Yetkin de benim gibi "blogger" oldu sonunda. Kadınlar Günü münasebetiyle, Azerbaycan'ın büyük şairi Nizâmî'nin "Kıpçak Kadınları" isimli şiirini paylaşmış. Şiirin günümüze uyarlanmasını ise Mehmed Emin Resulzade yapmış. Ki, bu başlı başına üstüne konuşulmaya değer bir konudur. Yani bir siyasi liderin, kendisinden 800 sene evvel yaşamış bir şairin şiirini mesele ederek bugünün diline adapte etmesi! Bu muhteşem bir şey. İhtişamı, biraz da, bugünlerde hiç bu tarz faaliyetler göremiyor oluşumuzdan kaynaklanıyor. Neyse buna daha geniş temas etmek gerekiyor. Bana yazı konusu ilhamı verdiği için Murat Bey'e teşekkür ederken, Nizâmî'nin şiirini de "olduğu gibi" alıntılamak istiyorum:

Kıpçak Kadınları

Ordusuyla beraber İskender,
Deşt-i Kıpçak’a eyledi sefer.

Kıpçak’ın gördü ak kadınlarını,
Tombul endam, gül yanaklarını.

Yüzlerinde nikaab, yaşmak yok,
Kimseden örtünüp de kaçmak yok.

Koca, kardeşten hiç çekinmezler,
Gezer erkekler ile ürkmezler.

Dolaşırlar açıkça, serbestçe,
Görülür bu tabii herkesçe.

“Böylece bulsa bunları asker”
Diye endişe etti İskender.

“Hepsi gençtir, tahammül etmezler,
Nefsi tutmaz, tecavüz eylerler.”

Bu niyetle düşündü bir tedbir,
Eyliye halka mânevi tesir.

Verdi buyruk, huzura gelsinler,
Aksakal, başbilen bütün erler.

Okşadı Kıpçak’ın o baylarını,
İltifatla yüceltti başlarını.

Gereğinden bahisle askerinin,
Dikkatin çekti Kıpçak erlerinin.

Dedi: “Erkek ne olsa erkektir,
Kadına meyleder, bu gerçektir.

Kadının olmalı yüzünde nikaab,
Etmeli o yabancılardan hicab.

Yapısı olsa ger demir, taştan,
Çün kadındır, kadın çıkar baştan.

Bir kadın ki açık gezer, yüz açar,
Eşinin, kendinin şerefini bozar.”

İşitince bunu kumandandan,
Çöllüler ettiler bu nevi beyan:

“Sana biz tâbiiz, ki and içtik,
Emrine hazırız, ki ahd ettik.

Yüz kapatmak fakat, buna girmez,
Bizim iller bu âdeti bilmez.

Yüz kapatmak usûl ise sizde,
Göz kapatmak esastır bizde.

Görmemekçin bir özgenin yüzünü,
Yüzde yoktur günah, ört gözünü.

Ağamız bize darılmazsa eğer,
Ne için ön değil de arka güder?

Hareminde yabancı yoksa eğer,
Kız, gelinlerimize kifayet eder.

Yüzleri bozma, taktırıp yaşmak,
Gözü örttür, gerekse bu mutlak.

Takılırsa göze bir örtü, nikaab,
Ne güneş görünür ne de mehtab.

Ne diler hükümdâr hep ederiz,
Ölelim emrederse ger, öleriz.

Şâhın emrindeyiz, fakat yalnız,
Millî âdetlere nasıl kıyarız?”


4-) İslam Özkan - "Hasan Kösebalaban: Türkiye, aynı anda ABD ile Rusya'yı idare edemeyecek" / 13.3.2021 - Gazete Duvar 

(Röportajın yayınlandığı mecra "Ermeni soykırımı yoktur" dediği için yazarını sansürleyen bir "haber sitesi. İlgili mecradan ne zaman alıntı yapsam bu bilgiyi tekrarlayacağım.)

Hasan Kösebalaban, bir uluslararası ilişkiler hocası. Siyasete daha az bulaşmış, kibri nispeten az bir Ahmed Davudoğlu gibi düşünülebilir. Zaten Davudoğlu'nun partisinde vazifeli bulunuyor. Bizi ilgilendiren bölüm ise açık bir şekilde dış politikamızı değerlendirmesi. Şurası mühim:

"Türkiye ölçeğinde güce sahip olan ülkeler tehditlerle iki şekilde baş edebilirler: Ya tehdide karşı ittifak arayışına girersiniz ya da tehdide doğru yakınlaşır, ortaklık kurmaya çalışırsınız. Dışarıdan gelen bir tehdide karşı ittifak kurabilecek itibarlı bir müttefike sahip değilseniz ya da o müttefikle aranızdaki perspektif farklılığı büyümüş ve mesafeniz açılmışsa ikinci seçenek, yani tehdit kaynağı ile yakınlaşmak daha makul olabilir." 


5-) Muhsin Kızılkaya - "Nazım’ın mektubu, Goethe’nin selamı!" / 14.3.2021 - Habertürk 

Muhsin Bey, biliyorsunuz, Kürtçüdür. Bir Türkçü bir Kürtçüyü okur mu? O zaman ben sorayım: Neden okumasın? 

Bu yazıda "edebiyat-siyaset" ilişkisini kurcalıyor. Bu benim de pek sevdiğim bir konu olduğu için, kayıtsız kalmam mümkün değildi. Ayrıca bir "edebiyatçı" olarak, AKP'den vekillik de yapmış olması, yazının "alt metnini" kabartıyor. Üstüne kitap yazılacak konuyu gazete fıkrasına sıkıştırınca ister istemez bazı eksiklikler ortaya çıkabiliyor. Fakat ben okunmaya değer bir yazı olarak görüyor ve Matbuatımızdan Seçme Yazılar'a dahil ediyorum. 



Bardakçızade Murat Bey her zamanki gibi yazı uzunluğunda bir başlık tercih etmiş. (Bu yüzden yazıdan alıntı yapmaya gerek görmüyorum.) "İrtica" kelimesinin 31 Mart'tan sonra tedavüle girdiğini ve Arapçadaki özgün anlamıyla bir alâkası kalmadığını anlatıyor. Ayrıca "buhran" kelimesinin icadını da hatırlatıyor ki, entelektüel zevzeklik yapacak arkadaşlara satmaları için "bir yeni bilgi".

Ziya Bey de (Gök Alp) "şafak" kelimesini misal vermişti. Bana onu hatırlattı. Biliyorsunuz Arap, "şafak" deyince; "batı ufkunun akşam kızıllığını" anlar. Türk ise "doğu ufkunun sabah kızıllığı" anlamında kullanır. Dil meseleleri ve abartıya kaçmamak kaydıyla etimoloji, hakikaten ufuk açıcı bir alan olabiliyor. 


7-) Yağmur Tunalı - "Kültürsüz Kültür Bakanlığı" / 30.3.2021 - Yeniçağ 

Yağmur Tunalı Kültür Bakanının şahsında Kültür Bakanlığı'nı eleştiriyor. Kültür Bakanlığı'na bağlı birçok koronun isminin başında bulunan "Türk" ibaresi kaldırılarak yerlerine "mozaik, mozaik" isimler koyuluyor. İktidarın Türk alerjisini sürdürdüğünü gösteren bu işler elbette çok yanlıştır ve Yağmur Bey'in yazdığı gibi "kültürsüzlüktür". Eleştirisi çok yerinde ve hatta söyleyebilirim ki, olabilecek en hafif bir üslûpla yazılmış. Okunmaya değer bir diğer yazı. 


Bu ay birbirinden farklı konularda yazılmış 7 yazıyı seçtim. Umarım müstefit olursunuz. Nisan ayında, yine farklı konularda yazılmış, gazete fıkralarını derlemek niyetindeyim. "Doğrusunu Allah bilir."

Yorum Gönder

0 Yorumlar