Matbuatımızdan Seçme Yazılar (Mayıs 2021)



"Çok Okunanlar'ın" vazgeçilmez formatı Mayıs ayında da sürüyor. Biliyorsunuz, bir ay boyunca Türk matbuatında yazılmış ve benim dikkatimi çeken yazıları bu formatta topluyorum. Bitmeyen pandemi, havaların ısınması ve herkesi taca çıkaran Sedatgate'i içinde barındıran bu ayda, saydığım konuların hiçbirisi matbuatımızda layığıyla ele alınmadı. Bu yüzden Mayıs ayı biraz kısır geçti. 


1-) Selcan Taşçı Hamşioğlu - "Ol dem anladı çocuk; ak topraklar, öksüzdür…" / 6.5.2021 - Yeniçağ

Mayıs ayının hemen başında kaybettiğimiz Emine Işınsu Öksüz, Türk edebiyatında ve Türk milliyetçiliğinde mümtaz bir yeri işgal ediyordu. İçinde benim de bulunduğum bazıları taziye yazıları yazdılar. Fakat bence en kıymetlilerinden birisine Selcan Hanım imza attı. Işınsu'nun Töre Dergisi'nin son sayısında yazdığı yazıdan uzun bir alıntı yaparak, bunu cenazesine bağladı. Milliyetçilerin, "kıymetlerine kıymet vermeme" diye tarif edebileceğim ayıplarını yüzlerine vurdu. Türk edebiyatına damgasını vurmuş bir Türk kadınını, bir başka Türk milliyetçisi kadın da başka türlü anamazdı zaten. Okunmasında "kıymet" vardır. 

(Aynı gazetede 11 Mayıs tarihinde yayınlanan bir başka yazı ise milliyetçilerden ziyade edebiyat meraklılarına hitap ediyordu: "O benim Ablamdı" başlıklı yazıyı, Türk kültürüne hizmeti geçenlerden Yağmur Tunalı kaleme aldı.) 


2-) Ümit Kıvanç - "Parasız Olmaz!" / 7.5.2021 - P24 

Ümit Kıvanç'la kesinlikle aynı dünyaların insanları değiliz. Fakat adeta hırs derecesinde dünyayı takip etme iştiyakı beni etkiliyor. Çünkü bende de aynı hırstan bir miktar bulunuyor. Buraya aldığım yazısı ise aslında basit bir "metin okuma dersi" niteliğinde. Fakat konu ve konuyu anlatırken kullanılan cümlelerin seçimi hakikaten ilgi çekici. - neo-liberal ekonomi politikalarından giriyor, insan aklıyla devam edip, dünyanın gidişatına bağlıyor. Kısa bir alıntı:

"Aklı harekete geçirmek için çaba gerekir, kendiliğinden çalışmaz, bu yaklaşıma göre. Hiç kimse akıllı olmaya mecbur değil, diyor Généreux. “Bu bir refleks değildir; otomatik düşüncenin tuzaklarını bozmak için sürekli bir irade göstermektir, hakiki bir emektir. Dolayısıyla, bu tuzaklara karşı uyarılmamışsanız ve hakikate derin bir düşkünlüğünüz, düşünmek için lüzumlu zamanınız ve serinkanlılığınız yoksa, o zaman bu kusura düşme riskiniz yükselir.” 

Kendinizi nerede konumlandırdığınız önemli değil, bu yazıya bir bakın. 


3-) Murat Sevinç - "Şöyle hafifçe kaykılarak…" / 21.5.2021 - Diken

Murat Sevinç "barış akademiyeni" olduğu gerekçesiyle KHK'yla üniversiteden atılan hocalardan. İlgili bildirinin hangi barışa dayanak veya dipnot olacağını hâlâ çözememekle beraber, adı geçen isim gözlem yeteneği yüksek yazarlardan. Akademinin hiçbir şeye benzemiyorsa boş teneke tıkırtısına benzeyen ve daima sonuçsuz kalmaya mahkûm görünen "üslûbundan" sıyrılmasının ardından (belki de bu hastalığa hiç tutulmadı, bilmiyorum) trajikomik yazılar yazıyor. Bazen de - tabii ki farkında bile olmadan - benim konularımı çalıyor. İşte bu yazı o hesaptan... 

Sedat Peker'in Hadi Özışık'la görüşmesini yayınlamasından sonra Özışık'ın "hafif kaykılarak" oturması benim de dikkatimi çekmiş, yalnızca bu oturuş tarzı üzerinden yaptığım karakter analizi de görüştüğüm arkadaşların pek bir hoşuna gitmişti - ya benim güzel anlatmam veya daha yüksek ihtimalle meseleyi konuştuğum arkadaşlarımın deli olması sebebiyle. "Bunu kesinlikle yazmam" talep edilmişti. Zaten kimse yazmaz diye üstüne düşmedim, Murat Sevinç'in yazısını okuyunca soğuk duş almış gibi serinledim. Kısa bir alıntı:

"Sembolik değeri olan o ‘kaykılma‘, yalnızca bedenin görünümüyle ilgili bir hal değil, devasa cüssesiyle hayatlarımızın orta yerine ‘çöken’ bir zihniyet ve üslup. Çok ciddi işleri, hiçbir ciddiyet kaygısı olmaksızın ele alma ve ‘idare etme’ eğilimi. Bir dili bilmeden o dilde yazar olmak gibi. Neyi yönettiğini umursamadan, yönetme isteği gibi. Habersiz olduğu konu üzerine konuşma tutkusu, gibi."

Bakıp bakıp da "büyük resmi" göremiyorsanız, ayrıntılara odaklanın. Ayrıntıseverler bu yazıyı okumalı. 


4-) Süleyman Seyfi Öğün - "Medenî hâller…" / 24.5.2021 - Yeni Şafak

Elalemin mahallesini talan ettikten sonra bizim komşu mahalleye gelelim. Süleyman Seyfi Bey, bu "formatın" sürekli konuklarındandır. Kendisini bu ay "medeniyet" kavramı hakkındaki yazısıyla ağırlıyoruz. 

"Şahsî kanaâtim medeniyet kavramının bir maddî tarafı olduğuna inandım. Bunun artık değer târihi ile örtüştüğünü, üretim ve mübâdele tarzlarının üzerinde yükseldiğini gördüm. Dahası, zaman içinde medeniyet ile kültür kavramı arasında kurduğum zihinsel iilişkilendirmenin de mâhiyeti de değişti. Medeniyet kavramına kaba örüntüler olarak bakmaktan çok, “durumsal” (insanlık durumları) olarak bakmaya başladım. Burada kültürel durumlar ile medenî durumları ilişkilendirmek daha mânâlı geldi bana.." diyerek bu durumları irdeliyor. 

Benim gibi kültür ve medeniyet kavramlarıyla kafayı bozmuşsanız, bu yazıyı okumalısınız. 


5-) Behlül Özkan - "Alman ve ABD belgelerinde 27 Mayıs darbesine giden yol" / 27.5.2021 - yetkinreport

27 Mayıs'ın sebepleriyle ilgili ortaya atılan en aptalca iddia "Menderes'in SSCB'yi ziyaret etme niyetinin ABD'yi işkillendirmesidir". Bu iddia fazlasıyla aptalca olmakla beraber ABD'yi olduğundan büyük, Türkiye'yi olduğundan küçük göstermesi bakımından da tehlikelidir. Hani bir taraftan "darbelere karşıyız" pozisyonuna mevzilenip, öteki taraftan "ama biz söylemiştik, ABD affetmez" cephesine yatanlar var ya, işte bu iddianın sahipleri onlardır. 

Behlül Özkan belgeleriyle bu saçma iddiayı çöpe atıyor. İçinde; 27 Mayıs, Menderes, ABD, SSCB vs geçen tartışmalara katılma niyetiniz varsa kesinlikle okumalısınız. 


6-) Sedat Ergin - "Bir toz bulutunun içinde yürümek" / 29.5.2021 - Hürriyet

Sedat Ergin Hürriyet'te gazetecilik yapmaya çalışıyor. Bu cümle aslında çok şey anlatıyor ama "yetmez" diyorsanız bu yazıya bir bakın. Bir zamanların en meşhur gazetesinde, ("amiral gemisi") ülkenin en çok tartışılan konusu temelinde ("Sedatgate") yazılan yazıda neredeyse hiç isim geçmiyor. Fakat çok bir şey söylemese de, söyleyebildiklerinin doğru olduğu izlenimini veriyor. "İbretlik yazı" derler ya, o türün nadide örneklerinden... 


7-) Kürşad Zorlu - "Nasıl bir tehlikenin kıskacındayız?" / 30.5.2021 - Habertürk  

Kürşad Bey de kutuplaşmadan rahatsız olanlardan. Ayda en az bir kez "toplumsal huzuru" sağlamak gerektiğine dair yazılar yazıyor. Bu da onlardan. Bu sefer Yunus Emre üzerinden anlatıyor. "Hikmetli" sözleri çok sevmem ama bu yazı bende hoş bir tat bıraktı. Tavsiye ederim. 


Umarım müstefit olursunuz. Nasip olursa önümüzdeki ay devam edeceğiz. 


Yorum Gönder

0 Yorumlar