Matbuatımızdan Seçme Yazılar (Eylül 2021)


Herkesin kendinden bekleneni yaptığı bir dünya çok sıkıcı olurdu. Kimsenin ötekinden bir şey beklememesi ise daha da bunaltıcı olurdu.

İşte Türk matbuatı böyle sıkıcı bir çöle dönüştü. Her tarafı sapsarı; sudan, yeşilden, maviden, insandan, ümrandan, hatta taştan yoksun bir çöl... Herkesin kalabalık kum adacıklarındaki zerreler kadar kıymetinin olduğu bir alan... Aynı zamanda Türk toplumunun özeti... Tabii bu "özet" küfür etmeyecek kadar rafine, tehlikeli konulara girmeyecek denli korkak ama yine de toplum hakkında fikir verecek "şeyler" barındırıyor içinde.

Uzatmayalım, bu ay okunmaya değer altı yazı seçtim, hemen bakalım.


1-) Engin Ardıç - "Ferhan için" / 2.9.2021 - Sabah 

Türk tiyatrosunun ve yazın hayatının önemli isimlerinden ve benim hemşehrim olan Ferhan Şensoy ağustos ayının son günü hayatını kaybetti. Tabii konuyu bilen herkes gözlerini Mekteb-i Sultani'den arkadaşı ve uzun yıllardır küs olduğu Engin Ardıç'a çevirdi. 

Engin Ardıç garip bir yazar. Türkiye'nin hemen hemen tüm kesimlerinden birilerini muhakkak etkilemeyi başarmış, aynı kesimlerden çok ağır küfürler de yemeyi becermiş bir kalem oynatıcısı. (Bu küfürlerin çoğunu hak ettiğini düşünüyorum.) 

Neyse, Ardıç- Şensoy meselesine aşina olanlar çok daha uzun ve hesaplaşmacı bir yazı beklemişti. Çünkü Ardıç mesela Ufuk Güldemir'in ardından tam da bu tarz bir yazı yazmıştı. Fakat demek ki o da yaşlandı. Zaten ne zamandır ölümü bekliyormuş gibi davranıyor. Yine de "Ferhan için" yazılan en iyi veda olduğu için paylaşıyorum. 


2-) İskender Öksüz - "Afganistan: Millet devleti olmazsa" / 5.9.2021 - Karar 

"Afganistan’da da Orta Doğu'da da sınırlar oranın ahalisinin gücüyle, onların arzuları doğrultusunda çizilmedi. Düveli Muazzama’nın kendi aralarındaki güç dengesi, kendi aralarındaki anlaşmalar, kullanışlı yerel müttefiklere dağıtılan rüşvetlerle belirlendi."

İskender Öksüz, suni(yapay) devletlerin neden başarısız olmaya mahkûm olduğunu kısaca özetliyor. (Amerikalılar bu tarz devletlere çok daha "hoş" bir isim takıyorlar ama şimdilik boş verelim.) Türkiye'nin neden bu sınıfta değerlendirilmediğini de yazının sonunda tek bir cümleyle anlatıyor: "Bugünlerde 100. yılını yaşadığımız Sakarya olmasaydı." Okunmasında fayda gördüğüm bir yazı. 


3-) Süleyman Seyfi Öğün - "Avrupa Savaşları.." / 13.9.2021 - Yeni Şafak

Avrupa'yı, "Kıt'a Avrupası" ve "Ada Avrupası" olarak ikiye bölen Süleyman Seyfi Öğün, Brexit sonrası yerli yerine oturan bu tezi tarihî olarak temize çektikten sonra şöyle devam ediyor: 

"II.Genel Savaş sonrası NATO örgütlenmesinin derinliklerinde, Angloamerikan Bloku’nun Kıt’a Avrupasını baskılaması yatar. De Gaulle ve Adenaure gibi karizmatik liderlerin çabalarıyla sağlanan Fransa-Almanya ittifâkı üzerinden tecessüm eden AB, Angloamerikan baskıya bir tepkiden doğdu. Elbette bu baskılama, “Sovyet tehditini” aşarak ideolojik-kültürel düzlemde açığa çıkmadı. Ama ekonomik zarûretlerden dolayı başlayan ve Brandt Doktrini ile taçlanan Almanya-Sovyetler Birliği ilişkileri NATO disiplinini aşındırdı. Elyevm de bu bağ Almanya-Rusya arasında, karşılıklı ikirciklenmelere rağmen devâm ediyor."

Ardından bu "Avrupaların" - tabii ki Avrupa dışında - itişmeye başlayacaklarını iddia ediyor. İtiraz etmesi zor bir tez. Okunmasında fayda var. 


4-) Serdar Turgut - "Üniversiteler gençlerin beyinlerini geriletiyor mu?" / 15.9.2021 - Habertürk 

Serdar Turgut, üniversitelerin dünya genelinde düşen kalitesini konu ediyor. Bu düşüşün en önemli sebebi olarak da politik doğruculuk denen bostan korkuluğunu buluyor. Tadımlık:

"Batı ülkelerinde siyaseten doğruculuk (political correctness) ve her kültüre eşit değer ve önem verilmesi gibi 'eşitlikçi' siyasi tavırlarla gerçek üniversitenin temelinde olması gereken elitist ve seçimlerini doğru yapmış seçkin tavrına son verildi ve bence bildiğimiz anlamıyla medeniyete darbe de vuruldu."

Özellikle üniversiteliler okumalı. 


5-) Oray Eğin - "Allahım… My God… My Lord…" / 20.9.2021 - Habertürk  

Bu yazı, fıkra türünün son yıllarda kaleme alınan en iyi örneklerinden. Ahmed Hamdi Tanpınar "modern" Türk edebiyatının "Doğu-Batı çatışmasından" doğduğunu söylüyordu. Oray Eğin ise edebiyattan değil müzik ve sinemadan örnekler vererek, Hristiyanlık temelinde yükselen Batı'dan çevirilerle yapılan "sanat" eserlerinin neden havada kaldığını tartışıyor – Sezen Aksu'nun "Her şeyi yak" şarkısı üzerinden.
(Bütün bir pop müziği - hatta bence rap denilen "müzik" de dahildir - Leyla ile Mecnun'un tekrarı olarak tanımlaması ise hakikaten harika ve maalesef doğru.) 

Belirli aralıklarla tekrar tekrar okunmalı. 


6-) Besim F. Dellaloğlu - "Oryantalizm ve sonrası" / 23.9.2021 - Gazete Duvar

Gazete Duvar, biliyorsunuz, "Ermeni soykırımı yoktur" dediği için yazarını sansürleyen bir internet sitesidir. Yine de bu sitede bazen güzel yazılar yayınlanır. Besim F. Dellaloğlu'nun yazısı da bu takımdandır. 

"Toplumsal, tarihsel çözümleme yaparken bu tür meta kavramlara ihtiyacımız olduğu doğrudur. Örneğin toplum, ulus, birey, sınıf gibi kavramlar olmadan nasıl düşünebiliriz? Ancak bu tür meta kavramlar kurucu, inşa edici, ufuk açıcı oldukları kadar giderek düşünmenin önünde bizatihi bir engel haline de gelebilirler." diyen Dellaloğlu, sosyolog kimliğiyle "oryantalizm" kelimesini ele alıyor ve bu tarz "büyük" sözcükleri ağzında emzik diye gezdirenlere, "fazla da oynamayın boğanıza kaçar" diyor. Tabii ki bunu böyle söylemiyor da, kibarca ifade ediyor. 


Kıymetli kâriler; vahası bulunmayan, hayal kurmaya hiç de müsait olmayan ve adına "Türk basını" denen çöldeki gezintimizin sonuna geldik. Önümüzdeki ay, umarım paylaşmakta fayda göreceğim yazılar yazılır da, seriyi devam ettirebilirim. 




Yorum Gönder

0 Yorumlar