Türk matbuatında yazılmış "faydalı" yazıları seçtiğim serimiz devam ediyor. Bu ay altı yazı seçtim. Dilerseniz, inceleyelim.
1-) Süleyman Seyfi Öğün - "İsimcilik" / 1.11.2021 - Yeni Şafak
Seriyi takip edenler Süleyman Seyfi Öğün'ü çoğu zaman burada görürler. Süleyman Bey, her ayın ilk yazısını çok iyi yazar. Ay sonuna gelindiğinde işi günlük siyasete doğru evirir ve yazdığı gazetenin anaforuna kapılır. Ben bunu normal karşılıyorum. Bu yüzden bilhassa ay başı yazılarının hatırına, "ay sonuna" tahammül ediyorum.
"İsimcilik" yazısı güzel bir meseleye eğiliyor. Tadımlık:
"Modern dünyânın kültürel uyarıcıları, isimlendirme işini geleneksel örüntülerden farklı olarak daha meydan okuyucu, daha keskindir. Bu biraz da modern dünyâ bilimlerinin tasnifçi analitik tutkusuyla açıklanabilir. Tasniflerin, yönetmek ve hâkim olmak gibi iktidar kokan süreçlerle olan bağını ayrıca vurgulamaya hâcet yok. Eğer bilgi iktidarsa, muktedir olanın işini en fazla kolaylaştıracak olan analitik bilgilerdir. Hâl böyle olunca, modern dünyâda isimlendirme işi, gerek bireysel, gerek topluluksal düzlemlerde daha da iddialı bir hâle gelmiş; nihayette ise plâstikleşmiştir."
Yazıda lakaplarla ilgili bir bölüm var. Buradan lakap düşmanı "politik doğruculuğa" bir hücum beklemiştim ama gelmedi. Yine de fıkra eski Türklerin çocuklarına isim koyma geleneğine bağlanarak bitiyor. Özetlenmesi zor, özü kısa, anlaması kolay bir yazı. Tavsiye ederim.
2-) Serdar Turgut - "20'nci yüzyılın ilk 10 yılının önemi ve kafelerin medeniyete katkısı" / 5.11.2021 - Habertürk
Serdar Turgut bu yazıda delilikle dahilik arasında ilerliyor. Ne deli ne de dahi olsa da, o kadar başarılı bir "ilizyon" yaratıyor ki, aynı yazının farklı yerlerinde iki sıfatı da bu adama yakıştırıyoruz.
Yazar, başlıkta da ifade ettiği gibi, 20. yüzyılın ilk on yılının yalnızca bir on yıldan fazlası olduğuna değiniyor:
"19’uncu yüzyıldan çıkılıp 20’nci yüzyıla girildiğinde kolektif bilinçaltında insanların önemli bir değişime hazır olduğu işaretleri gelmeye başladı. Bu değişim beklentisi sadece siyasi ve ekonomik de değildi.
Görsel sanatlarda, bu yıllardaki dönemde yeni ortaya çıkan fotoğraf dalında, müzikte, kültürde önemli yeniliklerin olacağının işaretleri 19’uncu yüzyılın son 10 yılından itibaren gelmekteydi."
Ardından Paris ve Viyana'nın bu yenilikler üzerindeki etkisine değiniyor. Fazlasıyla Avrupa merkezli bir bakış sunsa da, tamamen saçmaladığı iddia edilemez. Mesela bir Dostoyevski üzerinden "Rus ruhu", Mark Twain vasıtasıyla Amerika veya bizim bunları izleme ve yetişme çabamız yazının dışında tutulmuş. Fakat "Avrupa'dan görünüm" çerçevesinde tutularak, okunmasında fayda gördüğüm bir yazı olmuş.
3-) Murat Bardakçı - "Mehmed Akif yılına ufak bir katkı: Peygamber torununun ABD Başkanı’nın oğluna yazdığı Mehmed Akif mektubu" / 14.11.2021 - Habertürk
Yazının tamamını başlıkta vermesi haricinde hiçbir sıkıntı olmayan bu fıkrada, önemli bir belge ele alınıyor.
Peygamber torunu olan kişi Türk müziğinin büyük isimlerinden Şerif Muhiddin Targan, Amerikan Başkanı'nın oğluysa Theodore Roosevelt’in çocuğu ve Şerif Muhiddin Bey'in ABD yıllarında "patronajını" üstlenen Archibald Roosevelt. Mektupta; Akif'in "Mister Archibald Bullok Roosevelt Cenablarına" ithafıyla yazdığı San'atkâr şiirinden bahseden Şerif Muhiddin (veya Akif'in yazımıyla Muhyiddin) Bey, Amerikalı dostunu bu şiirin yanısıra şairinden de haberdar ediyor.
Safahat'ta bu ithafla karşılaşanlar altında şöyle bir not bulacaklardır: "Vaktiyle Amerika’da iki defa reîsicumhûr intihâb edilen meşhur Roosevelt’in oğludur. Afrika’daki bir münzevînin, böyle, Yeni Dünya evlâdından birine eser ithâfına kalkışması garip görünmesin: Şerif Muhyiddin Beyefendi Newyork’ta iken, bu asîl genç kendisine karşı ihlâsın, mihmanperverliğin, biz Şarklıları bile hayran edecek derecesini gösterdi. Bunun için gıyabî minnetdârıyım."
Akif, büyük adamdı. Onu anlatan her şey okunmalı.
4-) Yağmur Tunalı - "Otuz yılın karnesi" / 16.11.2021 - Yeniçağ
Yağmur Bey, bağımsız Türk cumhuriyetleriyle ilişkimizin otuz yıllık karnesini, tabii ki özet halinde, sunuyor. Yazıdan önemli gördüğüm şu bölümü aynen aktarmak istiyorum:
"2001 yılının 31 Ağustosunda Özbekistan Müstakillik Bayramı'nı TRT kanallarından naklen yayınlamak için gidişimde farklı bir hava yaşanıyordu. 10. yıl besbelli bir eşikti. Bir gün önce devlet yetkilileriyle son prova sırasında da bunu konuştuk. 19.30'da muhteşem tören başladı. İki saatlik yayını o heyecanla anlattım. Sonra Taşkent'in içinden akan Enhar boyunda bir lokantaya gittik. Masaya oturmadan, Özbekistan Radyo Televizyonu'nun Genel Müdür Yardımcısı Ferhat Ruziev omuzlarımdan kavradı ve sıkıca sarılarak "Yağmur Eke! İşte şimdi işi bitirdik…" dedi."
Türk Dünyası; çok sevdiğimiz, hakkında konuşmaya bayıldığımız ama aynı derecede merak etmediğimiz bir alan. Bu alanı "merak edilir" hâle getirmek için çaba göstermeliyiz.
(Ben de bu alanda yeterince yazmadığımı fark etmiştim ve son iki aydır Türk Dünyası hakkında birkaç yazı kaleme aldım. Başta şahsen uygulamaya gayret ettiğim "tavsiyem"; tüm "Turancıların" siyaset girdabında hiç olmak yerine, bu alanda zerre olmaya çalışmalarıdır.)
5-) Salih Tuna - "Ama biz Müslümanız" / 18.11.2021 - Sabah
Biliyorsunuz bu ay Sezai Karakoç'u kaybettik. Ardından epeyce yazı yazıldı ama ben bunu seçme yazılara dahil ettim.
Yazıdan bir parça:
"Rasim Özdenören 1960'lı yıllarda edebiyat dergisi çıkarma arayışı içindeyken bulduğu çareyi (dergisini kapatan biri, isterlerse kendilerine dergisini vereceğini söyler) Sezai Karakoç'a açar. Aldığı cevap şudur:
"Ama biz Müslümanız!"
Bu hatırayı okuyunca, bir başka anı aklıma geldi. Sami Yavrucuk dergi çıkarmak için devletten cüz'î bir yardım ayarlar ve Atsız'a bu iş hakkındaki fikrini sorar. Atsız'ın cevabı çok ağır bir sorudur: "Sami bey, Türk milliyetçiliğini satmaya ne zaman karar verdiniz?"
Duruş sahibi olmak zordur. Karakterli insanlar her zaman saygıyla anılırlar.
6-) Saygı Öztürk - "Sinsi plan yürürlüğe konuldu" / 28.11.2021 - Sözcü
Başlığı ve hatta yazarı fazla "klişe" olsa da, bu yazı önemli bir konuya değiniyor: Kerkük. Daha iyisi bu konuyu en iyi bilen kişinin verdiği bilgilerle ilerliyor; Erşat Salihi'nin...
"Normal bir vatandaş yarını belki göremeyebilir ama bir siyasetçinin yarını değil ötesini de görmesi lazım." diyen Salihi Kerkük "meselesine" dikkat çekiyor. Yazarın tercihi sebebiyle fazla klişe kalsa da, bu yazıyı değindiği konunun önemine binaen seçtim.
Umarım müstefid olmuşsunuzdur. Matbuatımızda seçilecek yazılar yazıldığı müddetçe seriyi sürdürmeye devam edeceğim...
0 Yorumlar