2021'in Mart ayından buyana sürdürdüğüm ve Türk matbuatında bir ay boyunca yayınlanan fıkralardan seçerek derlediğim serinin, 2022 yılındaki ilk yazısında buluştuk. Çeşitliliğin (kemiyet) arttığı fakat niteliğin (keyfiyet) aynı heyecanı göstermediği matbuat alemimizde hakikaten dikkati çekecek çok az yazı kaleme alındığı gibi, kalem erbabı sayısı da artacağı yerde azalıyor. Yine de, seçilecek kıymette yazılar yazıldıkça, bu seri varlığını sürdürmekte kararlıdır.
Bu ay beş yazı seçtim. Dilerseniz incelemeye başlayalım.
1-) Besim F. Dellaloğlu - "Sosyolojik Basiret" / 6.1.2022 - Perspektif
Perspektif Türk matbuatının ortalamasının çok üzerinde yazarlarla çalışıyor, yazarlar da vasatın yukarısındaki konularda fikirlerini kayda geçiriyorlar. Memleketin mühim sosyologlarından Besim Dellaloğlu, sosyoloji meselesine temas ediyor. Uzun zamandır herhangi bir bilimin yanında "basiret" kelimesini görmediğim için, daha fenası basiret kavramını toptan unutmaya terk ettiğimiz için, bu yazıyı ayrıca önemsiyorum. Tadımlık:
"Genellikle çok güçlü temenniler, kaliteli tespitlerin önünde birer engeldir. Sosyolojik basiretin en hassas olması gereken konulardan biri de temennilerle tespitleri birbirinden ayırt etmektir. Bu nokta aynı zamanda aydın ve/veya entelektüel işlevle sosyolog işlevi arasındaki sınırdır. Bunlar arasında elbette geçişkenlikler vardır. Ancak bazen, hatta Türkiye gibi modernleşme toplumlarında çoğu zaman bu işlevler birbirleriyle çelişebilir."
2-) İlber Ortaylı - "Dostoyevski" / 9.1.2022 - Hürriyet
"Kırım prensi" İlber Ortaylı, iyi bildiği Dostoyevski'yi yazmış.
"İdam cezasından son anda kurtularak gittiği bu sürgünden hırslı bir devrimci ve mülteci değil; koyu bir Slav taraftarı, Hıristiyan Rusya’ya inanan hatta Asyalı Türklere de pek hoş bakmayan biri ortaya çıktı. Ama Dostoyevski özelliği bu değil. Onun romanlarını okuyanlar ne Rusya’yı ne de zengin tabakayı, sadece insanları görürler."
Hece Dergisi'nin hakikaten şumüllü Dostoyevski sayısına da temas ediyor. Ben de bulanların okumasında fayda görüyorum. Dostoyevski ise doğumunun üzerinden geçen iki yüz yılın ardından, hâlâ hatırlanıyor.
3-) Ayça Atikoğlu - "Nazım Hikmet mirasının mahkemesi yıllar alacak..." / 22.1.2022 - T24
Ayça Atikoğlu, yakın zamanda Sibel Oral imzasıyla çıkan ve şair Nazım Hikmet'in oğlunu anlatan "İşitiyor musun Memet" isimli çalışmayı konu ediniyor. Daha doğrusu bu kitap üzerinden "açığa çıkan" ve uzun süre devam edeceğe benzeyen Nazım Hikmet'in mirası meselesini tartışıyor.
Nazım Hikmet'in maddi mirası mahkemelerde bölüşülürken, edebiyat dünyası aynı mirası, bölüşmeye lüzum görmeden, hamuduyla yutmaya devam ediyor. Bir ara Nazım Hikmet'in edebî mirasını konu edinen bir yazı yazmayı planlıyorum. Şimdilik, şairin maddi mirası hakkında fikir edinmek istiyorsanız, bu yazı faydalı bir giriş olacaktır.
4-) Murat Bardakçı - “Mezartaşımızı okuyamaz hâle geldik” diye ağlamayı bırakın! Artık bildiğimiz yazıyı bile okuyamıyoruz!" / 23.1.2022 - Habertürk
Bizde şairlerin bir mesleği de kitabelerin üzerine yazılan "son mesajları" kaleme almaktır. Yahya Kemal, dostu Dürrü Mazhar'ın mezar taşı kitabesini kaleme almış, aradan yıllar geçtikten sonra, Türk matbuatından birileri de bunu - bir belediyenin şairin adına düzenlediği serginin reklam kampanyasına dayanarak - "Yahya Kemal'in gün yüzüne çıkmayan şiiri" diye pazarlamış. Murat Bardakçı hem Osmanlıca hem de Latinize hâli yanlış okunan ve her tarafından cehalet akan bu haberi eleştiriyor ve gidişatımızın hiç iyi olmadığını söylüyor. Ben ise bir yere gidip gitmediğimizi düşünüyorum.
5-) Süleyman Seyfi Öğün - "Duygular ve düşünceler üzerine" / 24.1.2022 - Yeni Şafak
"Bu diyârlar, know what’ı da, know how’ı da kabûl etmez. Bizim için, her seviyede kim olduğunu bil (know who) düsturu işler." diyen Süleyman Seyfi Öğün kapitalizmin "duygudan münezzeh" dünyasına Doğu'dan kuvvetli bir cevap arıyor ve buluyor. Okunmasında fayda gördüğüm bir yazı.
Bu aylık bu kadar. Umarım müstefid olmuşsunuzdur. Hâlâ okunacak bir şeyler yazılırsa, önümüzdeki ay buluşmak temennisiyle...
0 Yorumlar