Rusya, 24 Şubat 2022 günü Ukrayna'yı işgal harekâtına başladı. Kırım'ın 2014 yılındaki işgalinden sonra her an beklenen ve Rusya tarafından büyük bir sabırla altyapısı kurulan bu harekât, "uluslararası toplum" isimli ne idüğü belirsiz nesneyi epeyi kızdırdı. Herkes Rusya'yı kınadı. Çok kızgın tepkiler yaptırım tehditleriyle süslendi; güçlü, meydan okuyan cümleler kuruldu ve... Rusya'nın Ukrayna'yı mideye indirmesi seyredilmeye başlandı.
Orantısız bir savaşın tarafıyken piyonu konumuna indirilen, evinden barkından edilen, canı, malı, namusu tehlikeye düşen Ukraynalılar yürekleri burkarken; "Ne yapalım efendim? Kocaman Rusya, üstelik burnunun dibinde bir işgal yürütüyor, elimizden ne gelir?" diyerek Ukrayna'yı feda eden bütün dünya, Putin'in gözü dönmüş işgaliyle kurmak istediği düzene kalbiyle olmasa bile aklıyla katılmaya karar vermiş oldu. Hatta katıldı bile diyebiliriz.
Uluslararası ilişkiler disiplinine bir taş atayım, ardından devam edelim. Bir kısım insanın iddiasına göre; idealizm çökmüş durumda, dolayısıyla Putin'in dayattığı "reel" durum üzerinden, realizm revaçta. Birincisi Putin gerçek (real) bir durum yaratmıyor. Kendi kendine kurduğu bir "Rus idealizmi" meydana atıyor. Realizm gibi güç kullanma meselesinde, kimi zaman kıtipiyozluk derecesinde ihtiyat gösteren bir görüşün izleyicisi, "Allah ne verdiyse" mantığı ve kazanacak olmanın gevşekliğiyle başka bir ülkenin tepesine çökmez. Yarını da düşünür. Yarın daha büyük, daha güçlü düşmanlarla yüzleşme ihtimalini hesaba katar; yarın güçsüz düşebileceğini veya istediği kadar güçlenemeyebileceğini de muhakemeye dahil eder. Her şeyden önemlisi bu hesap soğukkanlı alınır. Çünkü; realizm mevcut sistemin, tepesinde kim olursa olsun, başıbozuk bir şekilde süreceğini bilir. Bu sebepten acele etmez.
Putin'in acelesi var. Putin yarını tek cepheden düşünüyor. Hepsinden önemlisi Putin'in hayalleri var. Bunları yan yana yazınca idealizm çıkmasa da; üzerine Batı düşmanlığını ekleyip, tarihi hesaplaşma sosu döktüğünüzde Rus tipi idealizm çıkar.
Şu anda yaşanan krizin kökenleri - her krizde olduğu gibi - eskiye dayanıyor. Ama lafı uzatmanın alemi yok. Bu işgalde Rusya klasik taktiklerini uyguladı. Çözümsüzlüğü dayattı, pasaport dağıttı, vasal yönetimler kurdurdu ve şimdi bunları kendine bağlıyor. Benim evimden oturarak anladığım şeyi, başta ABD olmak üzere Dünya kavrayamadı mı? Hem de köpek gibi kavradı. Ama kimse Ukrayna için kılını kıpırdatmadı, konuşmayı tercih etti. Kimse Putin'in saldıracağını düşünmedi, blöf yaptığını zannetmek işlerine geldi. Sorunu ileri bir tarihe atarak çözmeyi denediler. Neticede görmeleri gerekeni gördüler.
İşler ciddiye binince de, yukarıda yazdığım gibi, uzaktan kınayıverdiler. Ben de Putin'i kınıyorum. Hatta yetinmiyor ABD'yi ve cümle NATO'yu kınıyorum. Hatta hatta el artırıyor ve meydan okuyorum: Eğer ABD veya Rusya benim evimin önüne gelirlerse, onlara çok sert karşılık vereceğimi de ilan ediyorum! Evet, yapıyorum bunu. Şu anda bütün oyunculardan daha fazla yer işgal etmeye hak kazandım. Ne yaparak? 30 saniyede yazdığım bir paragrafa nokta koyarak. Şahane değil mi? Siz de yapın, hep beraber "eğlenmiş" oluruz. Çünkü bizimle kafa buluyorlar. Rusyası, Avrupası, Amerikası el ele vermiş; Ukraynalıları da yüzlerce derecelik ateşin üzerinde duran bir fıçının içinde zaptetmiş, bir taraftan insanların ölmesini beklerken öteki taraftan, sıkılmamak için, dans ediyorlar. Bunun adı deliliktir.
Cari sistemin kendisini taşıyamadığı uzun zamandır tartışılıyor. Bunun alternatifi; ne eski sistemde bir alışkanlık hâlinde ısrar, ne de "Buraya üç yüz sene evvel Küçük Rusya derlerdi, bu yüzden işgal etmeye hak kazanıyorum" gibi zorba kuvvetine dayalı zırvalardır.
Ukrayna'nın işgali bölünmenin hayırlı bir şey olmadığını, güçlü bir ordunuz bulunmazsa başkasının insafına terk edileceğinizi ve dünyanın insaf kelimesine pek de yüz vermediğini bir kez daha kanıtladı.
Ukrayna'da bizi esas ilgilendiren husus Kırım Türkleridir. Birçok memleketlerde itibarlı bir isim olarak tanınan ve bizim ülkemizde de haklı olarak çok sevilen Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kiev'dedir. Kırım Tatar Milli Meclisi, Kırım'ın işgalinden sonra Kiev'e taşınmıştı. Onlar da işgale direniyorlar. Kırımoğlu saldırının başladığı gün Rus işgaline karşı açıklama yaparken; Kırım Tatar Milli Meclisi'nin Başkanı Refet Çubar durmaksızın işgalin ve direnişin gidişatı hakkında bilgi veriyor.
Dualarımız aynı kültürü paylaştığımız kardeşlerimizle beraberdir. Zaten yapacak başka bir şeyimiz de yok. Sonraki krizlerde neler olabilir, Türkiye nasıl bir dönüşüm geçirmeli gibi tartışmaları yapamıyoruz. Umarım bundan sonra, en azından birileri, taraf tutmanın lakaytlığından ziyade taraf olmanın sorumluluğunu almaya yönelirler.
"İçeriyle" ilgili bir kelâm daha: Başka devletlerin çıkarlarını savunmak, her şeyden evvel, utanılacak bir şeydir. İster Rus ister Amerika isterse Çin olsun; saldırgan devletleri savunmak insanlık dışı bir faaliyettir. Saldırıya uğrayana, mağdur olana destek çıkmak başka; Ukrayna'ya mazeret bulmak da başka şeylerdir. İlki ne kadar doğruysa, ikincisi o derece yanlış ve münasebetsizdir.
Sonsöz olarak şunları kayda geçiriyor ve çekiliyorum: Putin Ukrayna'ya girerek "Pandora'nın kutusunu" açıp, yeni bir soğuk savaş mı başlattı yoksa, tıpkı Gürcistan'da olduğu gibi, "tahammül edilebilir" bir hamle mi yaptı? Bu sorunun cevabını Rusya değil, Putin'in tabiriyle, "Rusya'nın düşmanları" belirleyecek. Yaşarsak hep birlikte göreceğiz. Masum insanların hayatı üzerine kumar oynanmadığı bir uluslararası sistemi ise yaşasak, hatta çok uzun yaşasak dahi göremeyeceğiz. Yarını düşünmek için iyi bir başlangıç noktası olabilir.
Allah Ukrayna halkının yardımcısı olsun. Çünkü başka yardımcıları yok.
0 Yorumlar