Matbuatımızdan Seçme Yazılar (Şubat 2022)


Türk basınında bir ay içerisinde çıkmış ve benim beğenime uygun düşmüş yazıları toparlamayı sürdürüyorum. Bu ay yalnızca üç yazı seçtim. Ama bu durumun benim eleği sıkı tutmamla bir ilgisi yok. Rusya'nın bir heyûla gibi Ukrayna'nın tepesine çökmesi yalnızca Batı dünyasını değil, Dünya'yı takip etmeyi Amerikan gazetesi okumakla karıştıran Türkleri de boşa düşürdü. Şimdi panikten, içinde bol bol "biz söylemiştik" geçen yuvarlak cümleler kuruyorlar. Türkiye olmasa bile okur-yazar Türklerin sınıfta kaldığı bir ay diyebiliriz, dün vedalaştığımız Şubat için. Bu yüzden yalnızca üç yazı seçtim.


1-) Oray Eğin - "Şimdiki Çocuklar ve Bay Kemal" / 1.2.2022 - Habertürk

Oray Eğin, miting meydanındaki çocuk üzerinden "çocukluk" kavramının icadına iniyor - Neil Postman'ın "Çocukluğun Yokoluşu" kitabı vasıtasıyla. Tadımlık:

"Postman’a göre çocukluğun icat edilişi 1450’de matbaanın icadına dayanıyor. Okur-yazarlığın yayılmasıyla birlikte iletişim şekli değişiyor; okuma ve yazma öğrenen yetişkinlerle çocuk arasında uçurum oluşuyor. Okumak yetişkinliğe geçişin ilk adımı oluyor, bunu sağlamak için de okul gibi aracı kurumların geliştirilmesi kaçınılmaz oluyor. Zaman içinde aile kavramı da çocuk ve okul etrafında şekilleniyor; her iki kurum da çocuğun dışarıda ve evdeki davranış biçimlerinin farklı olmasını dayatıyor, disiplin devreye giriyor, utanç ve ayıp kavramları oluşuyor. Fransız Devrimi çocukla yetişkin arasındaki ayrımı iyice belirginleştiriyor. Bir zamana kadar yetişkinlerle aynı dünyada yaşayan, hatta aynı kıyafetleri giyen çocuk kendi kategorisine sahip oluyor. Çocuk kıyafetleri, çocuk kitapları, çocuk filmleri ve oyuncaklarıyla birlikte dev bir çocuk ekonomisi de doğuyor."

Bu yazıyı; bilhassa her şeyin her zaman aynı olduğunu ve kalacağını düşünen "çocuk ruhlulara" öneriyorum. 


2-) Süleyman Seyfi Öğün - "Muhit mi, Takı mı?" / 7.2.2022 - Yeni Şafak

Modernizmin tabiatla dövüşünü özetleyen Süleyman Seyfi Öğün, önce Dünya'da bu sürecin nasıl işlediğini anlatıyor ve lafı Türkiye'ye getiriyor: 

"Biz, arada kaldık. Bizzât aşırılık fenomeni olan bu süreci daha da aşırı, daha tahripkâr bir hâle getirdik..Kaba bir pozitivizmdi bu. Süreç iki şekilde işledi. Modernist ilerilemeciler zâten eski olanı mahkûm etmişlerdi. Yıkım işini hazırlayan, arzuları, fikirleri ithâl ettiler ve projelendirdiler. Onların payına düşen ihmâl ve eski habitusu gözden düşürmekti. Ama projeyi üslenen muhafazakârlar oldu. Muhafazakâr udebâ, geleneksel habitusu dokularından soyutladı, ruhanîleştirdi. Somutluğunu, bağlamını kaybettirdi. Muhafazakâr siyâsetçiler ve girişimciler ise onlara hiç acımadı. Yıktı, geçti.."

Tetebbûları takip edenler benim "köksüzlük" kavramıyla uğraştığımı bilirler. Sanki, aynı şeyi farklı yoldan söyleyen bir yazı gibi okudum. Bir de siz bakın bakalım, size nasıl görünecek? 


3-) Besim F. Dellaloğlu - "Karşılaşamayan Edebiyatlar" - 10.2.2022 - Perspektif

Karşılaştırmalı edebiyat disiplini, cümle edebiyat sahasının en keyifli ve zor alanıdır. Bu disiplinin temeli İstanbul'da atılmıştır. Auerbach'ın Mimesis'i alanın kurucu eseri kabul edilir ve bu eser yazarın İstanbul Üniversitesi'ndeki hocalık sürecinde yazılmıştır. Bu kitaptan daha önce, neredeyse aynı alanda, bir başka eser daha basılmıştır. Yine İstanbul'dan ama bu sefer bir Türk tarafından: Ahmed Hamdi Tanpınar'ın 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Besim Dellaloğlu bu iki kitabı konu ettiği yazısında, neden Karşılaştırmalı Edebiyat'ın İstanbul'da bir disiplin hâline gelemediğini tartışıyor ve bence çok önemli olan şu soruları sıralıyor: 

"Mesela dünyanın ilk Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü neden İÜEF’de değil de, ABD’de kurulmuştur? Mevcut üniversiter yapı bu tür girişimlere yeterince açık mıdır? Bildiğim kadarıyla bugün hâlâ Karşılaştırmalı Edebiyat mezunları öğretmen olamıyor. Çünkü MEB müfredatında böyle bir ders yok. Üniversiter disiplinlerin ufkunun mesleklerle sınırlandırılması nasıl bir akademik zihniyetin tezahürüdür?"


Umarım istifade etmişsinizdir. Bir sonraki ay, seçme yazıların birinci yılı dolacak. Umarım yazarlarımız bir şeyler üretebilirler de, ben de seriyi sürdürürüm. 

Yorum Gönder

0 Yorumlar