Matbuatımızdan Seçme Yazılar (Nisan 2022)


Bir ay boyunca Türk matbuatında yazılmış fıkraları toparlamayı sürdürüyorum. Bu ay konu çeşitliliği açısından fena geçmedi. Bir taraftan ise basılı olmayan medyanın yükselişi de kendisini iyice hissettirdi. Lafı fazla uzatmadan seçme yazılara geçelim. 


1-) Kürşad Zorlu - "Aliyev ve Paşinyan Brüksel’de neyi müzakere ettiler?" / 8.4.2022 - Habertürk

Uluslararası ilişkileri takip etmek, bu meseleler üzerine yorum yapmak bizde ata sporu hâlindedir. Fakat her meseleyi belirli bir süre tartışır sonra yenisine geçeriz. Azerbaycan ile Ermenistan arasında uzun yıllardır süren gerginlik de belirli aralıklarla üzerinde gevezelik ettiğimiz konulardandır. 

Kürşad Zorlu malumu ilam yerine yeni haberler getiriyor. AB'nin aracılığında görüşen Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanlarının hangi maddeleri tartıştığını kayda geçiriyor. En önemlisi şudur:

"Son gerginliğin sebebi olan Ferruh çevresindeki durum açıklama metninde yer almadı. Hatırlarsanız Azerbaycan toprak bütünlüğünü sağlamak üzere burada mevzilenmişti. Paşinyan görüşme sonrası kabine toplantısında “Brüksel platformunda daha fazla tartışılmasını uygun bulmadım. Türkiye ve Rusya’da olmalı” dedi. Yine Dağlık Karabağ ifadesi de yoktu. Ermenistan’ın AGİT Minsk gurubu ülkelerinden (özellikle Fransa’dan) beklediği buranın tanınmasıdır. Azerbaycan ise “Dağlık Karabağ diye bir yönetim yoktur sadece Karabağ vardır.” Tezini hakim kılmak istemektedir. Güney Kafkasya ifadesinin yerleştirilmesi de hem Azerbaycan’ın hassasiyetinin bir sonucu hem de meselenin bölgesel barış ekseninde değerlendirilmesi hedefinin bir ifadesiydi."

"Dağlık Karabağ" diye bir yer olmadığının, Azerbaycan devlet başkanı tarafından, bir kez daha kayda geçirilmesi çok önemlidir. Azerbaycan Türkiye'den ayrı düşünülemez. "Sevinci sevincimiz, kederi kederimiz" olan Azerbaycan'la ilgili önümüzdeki süreçte daha fazla yazmak istiyorum. Bunu da bu vesileyle kayda geçirmiş olayım. 


2-) İbrahim Turhan - "İktisatla Barışmak " / 14.4.2022 - Perspektif

"İslam iktisadı ve İslami finans 40 yıldır dünyada konuşulan ve üzerine yazılıp çizilen bir alan. Yakın dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın para politikası ile ilgili tercihlerini “bu konuda nas ortada; nas ortadayken sana, bana ne oluyor” sözleriyle dini referansa dayandırmasıyla birlikte Türkiye’de de gündemde önemli yer tutmuştu. Yukarıdaki semantik analizi bu alana da genişletirsek, İslam iktisadı yerine “barış ekonomisi” diyebilir miyiz? Ya da acaba Müslümanların gereksinim duyduğu şey iktisatla barışmak olabilir mi?" diye soran ve bu alanda uzun yıllardır çalışan İbrahim Turhan, çalıştığı yıllarla doğru orantılı bir yazı kaleme almış. Uzun ve fazlasıyla bilgi verici. Özet olarak "İslam iktisadı diye bir şey yok" diyor ama bugünün ekonomi "zihniyetini" anlayabilmek için tamamı okunması gereken bir yazı. Tavsiye ederim. 


3-) Barış Terkoğlu - "Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?" / 14.4.2022 - Cumhuriyet

Barış Terkoğlu masalarda toplanan ama sokağa inemeyen muhalefetin tutumunu eleştiriyor:

"Diyelim muhalif görünümlü bir gazetedesiniz. Cumhurbaşkanı arayışlarını konuşmak istiyorsunuz. Ya da bir sivil toplum örgütündesiniz. Çorbada benim de tuzum olsun diyorsunuz. Karşılığında hep aynı tavrı görüyorsunuz. Parmak ağza gidiyor. Hastanelerde fotoğrafı asılı hemşire taklit ediliyor: “Şşşş, sürece zarar verme!”

Hakikaten herkesin ayak ucunda yürüdüğü, çoğunluğun "hassasiyet göstermekten" konuşmayı unuttuğu bir ülkede; muhalefetin de böylesi bir tavır içine hapsolmasını hem utanç verici hem de faydasız buluyorum. İşler böyle giderse "mağluptur bu yolda galip" olacak. 


4-) Süleyman Seyfi Öğün - "Büyülü bir kavram üzerine" / 18.4.2022 - Yeni Şafak

"Meşhûr dilbilimci ve filozofu Wittgeinstein dilin “evimiz” olduğuna işâret ediyor, bir dil dünyâda yaşadığımızı iddia ediyordu. Doğrusu, bu düşünce bana da çok tutarlı ve ikna edici gelmiştir. Mesele, bu evin statik ve dinamik hesapları arasındaki uyumsuzluk olsa icâp eder. Bu uyumsuzluğun bir çağrışımı da târih olsa gerekir." diyerek konuya giren Süleyman Seyfi Öğün; küreselleşme ve küyerelleşmeye uğrayıp "yeni dünya düzenini" bir kavram olarak tartışıyor. Okunmasında fayda gördüğüm bir yazı. 


5-) Naim Babüroğlu - "Türkiye'nin Stratejik Sorunları: Mültecilerin Pakistan'a maliyeti" / 20.4.2022 - Yeniçağ

Yazar konuyu, Sovyetlerin Afganistan'ı işgali sonrasında sığınmacı yuvası hâline gelen Pakistan üzerinden, şu anda adeta bütün dünyadaki sığınmacıları sınırlarından içeri almaya yemin etmiş Türkiye'ye getiriyor. Pakistan'ın bu meseledeki "tecrübesini" yansıtan şu paragraf önemlidir:

"Sığınmacılar için, BM ve bazı İslam ülkeleri tarafından Pakistan'a önemli bir ekonomik destek sağlandı. Pakistanlı mülteci uzmanı Cavit Sıddıki, ülkedeki mülteciler tarafından organize edilen suçlar ve terör faaliyetleri nedeniyle sosyal hayatın tehdit altına girdiğinin belirtiyor. Sıddıki, mültecilerin Pakistan'da sosyal hayatı zedelediğinin tam olarak farkına varılmasının 30 yıl sürdüğünü söyledi."

Türkiye ise sığınmacılarla 10 yılını tamamladı. Henüz ortada bir politika yok. Bu meseleyi tartışmaya devam etmemiz gerekiyor. 


6-) Besim F. Dellaloğlu - "Şahsiyetin Sosyolojisi" / 28.4. 2022 - Perspektif

Besim Bey, ilgili alanda profesör olmasından istifade ederek, kafasına takılan sorunun peşine "sosyoloji" lafzını takıyor sonra da söylemek istediğini söylüyor. 

"2012 tarihli Modernleşmenin Zihniyet Dünyası: Bir Tanpınar Fetişizmi kitabımda kimlik ile kişiliğin ters orantılı kavramlar olduğunu yazmıştım. Kitaptan en çok alıntılanan cümlelerin bazılarının bu konuyla ilgili olanlar olduğunu kamuoyunda görüyorum. Şahsiyet biraz da kimliğe rağmen gelişir. Çok güçlü kimlikler insanı şahsiyetsizleştirir. Cemaat daha çok kimlik, cemiyet daha çok şahsiyettir." diyen yazar konuyu gayet güzel açıklıyor. 

Bilhassa kitle hareketleri içerisinde heba olan genç arkadaşların en az iki defa okumasını öneririm. 


Umarım istifade etmişsinizdir. Önümüzdeki ay görüşmek dileğiyle, şimdiden Ramazan Bayramınızı tebrik ederim. 



Yorum Gönder

0 Yorumlar