Matbuatımızdan Seçme Yazılar (Ağustos 2022)

Türk matbuatında bir ay boyunca yazılmış fıkralardan seçme yapmaya devam ediyorum. Neredeyse bir cehennem provası şeklinde geçen ağustos ayını nihayet uğurlarken, beklediğimin ötesinde çeşitlilik arzeden yazılar okudum. Sizlerin de okuması için aşağıya aldım.

Buyurun başlayalım.


1-) Cem Gürdeniz - "Rusya'nın yeni deniz doktrini" / 7.8.2022 - Veryansın TV

Emekli Amiral Cem Gürdeniz cezaevinde olduğu zamanlarda bile yazıyordu. Yalnızca en son tutuklandığı vakit - o da bir yazıydı galiba - yazamadı. 

Evet ülkemizde emekli askerler "her ihtimale karşı" tutuklanırlar. Çünkü serbest kalırsalar "darbe tehdidi" sözkonusudur. Halbuki Türkiye'de darbeler üzerine çalışan herkes bilir ki "siyasi ayak" olmadan ordu yürümez. Siyaset işini doğru dürüst yaparsa asker - istese bile - karargâhından çıkamaz. Neyse, bugün bu konudan bahsetmeyeceğiz ama Cem Gürdeniz'in yazısını alıntılamışken iki kelâm edeyim dedim.

Amiral, Rusya'nın deniz doktrinini ele alıyor. Uzun yazıda Rus denizciliğinin uzak ve yakın tarihinden, Rus donanmasının silah envanterine kadar epeyce malumat bulunuyor. Kısa bir bölüm:

"Rusya’nın 2015 denizcilik doktrini Kırım müdahalesi dersleri ışığında yazılmıştı. 2022 doktrini şüphesiz Ukrayna krizinin dersleri altında yazılmış. Jeopolitik, stratejik ve taktik dersler sonucu yazılan 2022 denizcilik doktrinini açıkladığı konuşmada Putin’in söylediği şu söz önemli: “Egemenliğimize ve özgürlüğümüze tecavüz etmeye karar veren herkese yıldırım hızıyla yanıt vereceğimize söz veriyorum.” Rusya’nın diplomatik ve ekonomik araçlar gibi diğer güçlerin yetersiz kalması durumunda askeri gücünü dünya okyanuslarındaki duruma uygun şekilde kullanabileceğini vaz eden doktrin, Rusya’ya yönelik ana tehdidin “ABD’nin dünya okyanuslarına hâkim olma politikası ve NATO askeri ittifakının Rusya sınırlarına yaklaşması olduğunu’’ deklare ediyor."

Tamamının okunmasında fayda görüyorum. 


2-) Süleyman Seyfi Öğün - "Hâfızasızlık ve bağsızlık" / 8.8.2022 - Yeni Şafak

Neredeyse her ay burada ağırladığımız Süleyman Seyfi Bey, yine sağlam bir yazıyla misafirimiz oluyor. 

Uzun olması pahasına şu bölümün iyice okunmasını öneririm:

"Her yokuşta gizli bir eğim, her eğimde ise çetin bir yokuş gizli gizli büyür. Bilginin demokratizasyonu ve verimlilik elde etmesinin de ağır neticeleri oldu. İlk olarak, milyonlarca kitap ve onun bir kaç katı makale bilgiyi teknik mânâda ulaşılamaz hâle getirdi. Çâreyi meslekîleşme ve ihtisaslaşmada bulduk. Bu da yeni bilgi tekellerinin doğmasına sebebiyet verdi. Aydınlığın karanlığa evrilmesinde olduğu üzere, bir konuda çok şey bilen, ama diğer konularda ağır bir cehâlet sergileyen mütehassıslarla doldu ortalık. Bilgi dünyâmız istiab haddini doldurarak parçalandı; bilgiler arasında ilişki kurmak nerdeyse imkânsız hâle geldi. Bilgilerimizi taşıyamaz hâle geldik ve altında ezilmeye başladık. Genel kültür sâhibi olmak, yâni herşeyden biraz bir şeyler bilmek uçucu bir çözüm oldu. Mütehassıs bir ekâliyet ile kör câhil bir ekseriyet arasında uçurumların büyüdüğü ABD kamuoylarının hâl-i pür melâli bunun tipik bir misâlidir. Târihin cilvesi bu; epistemolojik demokratizasyon derin bir antidemokratik gelişmeyle taçlandı."

Yazının bütününü de tavsiye ederim.


3-) Servet Avcı - "Nöbetçi çavuş" / 18.8.2022 - Yeniçağ

"Türk milliyetçiliğinin galiba en büyük problemi sivilleşememiş olmak… Sivilleşmekten kasıt, yönetim ve etkileşim biçiminin, emir-komuta kalıpları içinde kalması yerine, ferdin iradesine imkân tanıyan bir kimliğe bürünmesi…

Soğuk Savaş'tan kalma alışkanlıklarla yürüyen milliyetçilik bu şekilde de 'eleman' bulur ama adı üzerinde ancak 'eleman' bulur…" diyerek konuya giren Servet Avcı "yıllar önce aldığı notlarla" kıymetli bir yazı çıkarıyor. 

Özellikle, içinde bulunduğumuz on yıllık devrede, en etkili güç olacağı görünen Türk milliyetçiliğinin dümeni nasıl idare edeceği meselesine kafayı takmışlara ve Türk milliyetçilerine bu yazıyı okumalarını salık veririm. 


4-) Ahmet B. Ercilasun - "1330 yıl öteden gelen Türk sözü" / 28.8.2022 - Yeniçağ

Orhun Abideleri'ni okuduğum zaman çarpılmıştım. Okuyup yazdığım dilin bin küsur senedir aynı sentaksa sahip olması, bazı kelimelerin yalnızca ufak farklarla aynen muhafaza edilmesi pek de anlamsız olmayan bir özgüven patlamasına neden olmuştu. Çünkü dilim dünyadaki en köklü dillerdendi ve kanıtı işte bu abidelerdi!

Şimdi İlteriş Kağan'ın anıtlığı bulundu. Yani, Orhun Abideleri'ni diken Bilge Kağan ve Kül Tigin'in babalarının... Anıtlıkta bulunanlar arasında, bir de yazıt var. Yazıtın üst tarafında ise 12 satırlık Türkçe bir metin mevcut. 

Bu ne anlama geliyor? Böylece Türkçe biraz daha yaş aldı, büyüdü. Ama başka neler oldu? Bunu da Ahmet Bican Ercilasun yazıyor:

"Bilim adamları İlteriş'in ölüm tarihini 690-693 yılları arasında tahmin etmektedirler. Onun mezar taşının ejderha yılında dikildiği de Çin kaynaklarında bildirilmektedir. 7. yüzyılın sonlarındaki ejderha yılı 692'ye denk gelir. Bulunan taş gerçekten İlteriş'e ait ise tarihi 692'dir. Yani bundan tam 1330 yıl önce. 

Evet, 1330 yıl öteden Türk sözü gün yüzü görmüş oluyor. Bu, Türkçe bir metin içinde Türk sözünün geçtiği en eski kaynaktır."

Yazıyı tavsiye ederken; İlteriş Kağan ve Anıtlığıyla ilgili gelişmeleri heyecanla takip ettiğimi ve zaman zaman konuyla alakalı kısa hatırlatmaları Tetebbular vasıtasıyla yapacağımı da ilave etmek istiyorum.


5-) Murat Bardakçı - "30 Ağustos Zaferi’nin bilinmeyen insanî bir tarafı: Cephedeki Mustafa Kemal Paşa’nın, Ankara’da hasta yatan annesi Zübeyde Hanım ile şifreli telgraflaşmaları" / 30.8.2022 - Habertürk

"Muhterem validem hanımefendiye,

Fuat ve Hayati Beyler’den sıhhat ve âfiyetiniz hakkında aldığım malûmattan fevkalâde memnun oldum. Hamdolsun, ben de âfiyetteyim. Dün, İsmet Paşa Hazretleri ile görüşmek üzere Konya’dan Akşehir’e geldim. Kemâl-i hürmetle ellerinizden öper, Fikriye Hanım’a selâm-ı mahsus ederim. Her zaman devam-ı âfiyetinizi cenâb-ı haktan niyaz eylerim. Başkumandan Mustafa Kemal”.

Başkumandan hem düşmanı yurttan söküp atmaya hazırlanıyor hem de validesinin hastalığıyla alâkadar oluyor. Hakikaten tarihi önemi haiz bir konu ve mühim telgraflar... 

Murat Bardakçı'nın yazısının tamamını tavsiye ederim. 


Seçme yazıların sonuna geldik. Umarım istifade etmişsinizdir. Önümüzdeki ay yeni yazılarla görüşmek dileğiyle...

 


Yorum Gönder

0 Yorumlar