Matbuatımızda bir ay boyunca kaleme alınmış yazılardan seçki yapmayı sürdürüyorum.
Bitmeyen sıcaklar, erken girilen seçim süreci, ekonomik kriz gibi sokağın gündemini meşgul eden hadiseler "kalem erbabının" nazarında bir kıymet taşımıyor. (Taraf olup her hadiseyi kendi vasat topluluğuna yoranları ciddiye almıyorum.) Yine de bu ay fena yazılar yazılmadı.
Buyurun, birlikte hızlı bir tur atalım.
1-) Besim F. Dellaloğlu - "Tespihin Sosyolojisi" / 1.9.2022 - Perspektif
Besim Bey benim de "dertli" olduğum bir konunun sosyolojisini ele alıyor. Dertli kelimesini tırnak içinde kullanıyorum çünkü tespih, hocanın katında "politik" bir tavrı yansıtırken; şehirleşememiş ama taşralı olduğunu da kabul etmeyen "naziklerin" yanında cehaletin simgesidir.
Tespih taşımayı ve bu cahilleri aşağılamayı severim. Tespih hakkında okumayı da severim. Dolayısıyla bu yazıyı zevkle tavsiye ederim. Tadımlık:
"Geleneğin, kültürün aşırı politikleşmesi dediğim bu konu hepimizin gündelik yaşamını etkilemiştir ve etkilemeye de devam etmektedir. Eşya bireysel bir tercihin, tecrübenin, zevkin, alışkanlığın sonucu olarak orada değildir sanki. Eşya otomatikman politik bir anlam kazanır. Türkiye’de cami politik bir binadır. Mezar taşı politiktir. Alfabe, kelimeler politiktir. Renkler politiktir. Halı, kilim, tespih, nargile, ince belli çay bardağı, kahve fincanı, başörtüsü, etek boyu, bıyık politiktir. Sizi kuşatan eşya, sizin politik tercihlerinizle uyumlu olmak zorundadır. Bu nedenle de etrafınızdaki eşya dünyasından sizin politik görüşünüz, hangi partiye oy verdiğiniz hemen deşifre edilebilir."
2-) Zehra Çelenk - "Ülke konuşmayı öldürdü" / 1.9.2022 - Gazete Duvar
Zehra Çelenk "sohbet" kavramının neye dönüştüğünü tespit ediyor:
"Ortak düşman ve ortak çıkarlar üzerinden kenetlenme, hayatın benzer aşamalarından geçiyorsan öz onaylama ya da üç kelime dinleyip karşındakini terapist koltuğuna oturtuverme. Ya da fenası, lafı dolandırıp dolandırıp düşen o çok acil işe getirme."
"Sohbetin ölümü", daha genel anlamıyla "sözün ölümü" bence en mühim meselelerimizin başında geliyor. Hakikaten "bir şey" söyleyen herkesi dinlemek, söyleyecek "bir şeyler" bulmak her zaman iyidir. Yaşadığımız çağda ise daha da iyidir.
Bu konuya parmak basan diğer bütün yazılar gibi, bu yazının da okunmasında fayda görüyorum.
3-) Süleyman Seyfi Öğün - "Bilim târihinden bir kesit" / 8.9.2022 - Yeni Şafak
Uluslararası İlişkiler disiplininin üniversitelerdeki evriminden yola çıkan yazı bilim tarihinin bugüne uzanan bir muhasebesini yapıyor.
"İşletmelerin hatırı sayılır kısmının zombileştiği bir dünyâda İşletme disiplini ne söylüyor? Siyâset Bilimi uzmanlarının dünyâdan, Uluslararası İlişkiler uzmanlarının ise toplumsal bağlamlardan kopuk konuşmaları hangi derde devâ olabilir acaba? Üniversiteler kekemeleşti, tutuklaştı. Gâliba yeni bir skolastik devri idrâk ediyoruz."
Üniversiteleri içeriden bilen birinin kaleminden çıkması sebebiyle özelikle dikkate değer olan bu yazının da okunmasını salık veririm.
4-) Ali Yaycıoğlu - "Siyaset ve Tarih" / 16.9.2022 - Oksijen
Bu ay seçtiğim yazılarla, blogda işlediğim konular arasında paralellikler bulunuyor. Biliyorsunuz tarih üzerine çok yazı yazdım, bunun siyasetten ayrı düşünülemeyeceğine ısrarla değindim. Ali Yaycıoğlu da siyaset ve tarih meselesine el atıyor.
"Eğer siyasetin güçlü bir gelecek tasavvuru yoksa, siyaset tarihteki tartışmalara yönelir. Böylece geçmişin meseleleri öne çıkarılır, farklı tarih anlatıları arasında savaşlar yaygınlaşır, toplum farklı tarih tezleri ile mobilize edilir." diyen yazar bir ikinci ihtimalden de söz ediyor:
"Ama tabii siyasetin tarihle flörtünü başka şekillerde de incelemek mümkün. İkinci bir önerme yapalım: Derin siyasal ve toplumsal kriz zamanlarında hem siyaset hem toplum yüzünü normalden daha fazla tarihe döner. Toplum buhran zamanlarında memnuniyetsizliğini bir anlamda tarihe ve tarih aracılığıyla farklı aktörlere yükler."
Siyaset ve tarih ayrı ayrı çokça konuştuğumuz konulardır. Bir de bunları birbirine katıp, sonuçsuz karmaşalar yaratmanın lüzumu yok.
Biraz yukarıda, sohbetin ölümü başlığında, söyleyecek "bir şeyler" bulmaktan bahsetmiştim. Siyaset, tarih gibi büyük meselelerde laf etmekten ziyade başarmak önemlidir. Buralarda konuşmaktan daha çok yapmaya odaklanmalıyız. Aksi takdirde şimdiki gibi kördöğüşüne devam ederiz.
Bu vesileyle hem yazıyı; hem de hırsımızı konuşarak ve dövüşerek değil, çalışarak ve başararak tatmin etmeyi öneriyorum.
5-) İlber Ortaylı - "Napoléon Bonaparte’ın Rus seferi" / 25.9.2022 - Hürriyet
Napolyon'un meşhur Rus seferini anlatan İlber Ortaylı, bu büyük olayın Rusya'ya mirasını şöyle özetliyor:
"Napoléon’dan Rusya’ya kalan, Fransız düşmanlığı, yükselen Rus milliyetçiliği, Fransız milföyünün Napoléon ismiyle yaşaması (Rus mutfağına ve oradan da hatta İran mutfağına girmesi) ve tabii Rus aristokratlarının artık evlerinde Fransızca yerine Rusça konuşmaya başlamaları, hatta büyük Puşkin’in bile bu çocuk yaşında Rusçayı dadısından ve hizmetlilerden öğrenmesi, sahneye çıkması."
Hemen peşine bu seferle ilgili en önemli kaynak olarak Tolstoy'un Harp ve Sulh'unu öneriyor ki, katılmamak mümkün değil.
Hem yazının hem de tabii Tolstoy'un okunmasında fayda görüyorum.
Umarım müstefid olmuşsunuzdur. Beğenilecek yazılar yazıldığı müddetçe, yine bu seçkide, görüşmek dileğiyle...
.jpeg)
0 Yorumlar