2023'te Tetebbûlar'da

 


İnsan zihni sürekli kendisini kurmakla meşgul. Çevresindeki değişiklikleri algıladığı her anda bunlarla uyuşmaya çalışıyor. Bu uyuşma çabası yalnızca bugününü değil geçmişini de kapsıyor.

Böylece günümüzün mühim bir kısmını "Ben kimim" sorusuna cevaplar vererek geçiriyoruz ama yataktan yine aynı soruyla uyanıyoruz: Ben kimim?

Kimileri bu soruya değişmez cevaplar veriyor. Bazıları sürekli cevabı değiştiriyor. Çoğunluk kendisine yalan söylüyor. Bazıları dürüstlüğe tapıyor ve verimsiz ömürler geçiriyor. Benim yöntemim bunların hiçbirisi değil. Ben cevaplardan çok sorularla ilgileniyorum, dolayısıyla amacım soruların sayısını artırmak. 

Bu amacımı gerçekleştirmek için elimde yalnızca kalemim var. Gün içerisinde "düşünmeye" vakit ayırmıyorum. Fakat gördüklerimi, duyduklarımı, izlediklerimi, okuduklarımı biriktiriyor; elime kağıt kalemi aldığımda bütün bu birikenleri yardıma çağırıyorum. Bu sayede; her gün kendimi yeniden kurmaktan kurtulamasam bile, elimde başka sorular olduğu için, hayatımı olabildiğince geniş bir zaviyeden izliyorum. 

Yazmak benim için hayatımın dışına çıkarak ama yine hayatım hakkında konuşmak anlamına geliyor. Merak ettiğim şeyler üzerine yazıyor olmamın sebebi budur. Çünkü insan yalnızca "hayal ettiği müddetçe" değil ama aynı zamanda merak ettiği müddetçe yaşar. 

İnsan hayatının dışına ne derece çıkarsa çıksın, ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, yine kendisine dönüyor. Bazıları bu süreci uzatmaya çabalıyor. Hâlbuki bir şey başladıysa bitmelidir. Bitmelidir ki, yeniden başlayabilsin. 

Yazmak denilen fiil benim için "öze dönüş" süresini kısaltıyor. Çünkü kendisinin dışına çıkabilen ve bunu sıklıkla yapabilen insan, "yaşamak" denen eylem hakkında fikir yürütebilir. Aksi takdirde sürekli bir koşuşturmacanın içinde debelenir dururuz. 

Debelenmek yüzeyde olur. Derine indikçe baş gösteren tehlike ise boğulmaktır. Fakat hayat tehlikelerle doludur. Ve madem ki seçim hakkımız var, ben debelenmektense boğulmayı yeğlerim. 

Bu yüzden; 2020'nin son aylarında, artık bitmez zannettiğimiz ve bizi ölmekten beter eden pandeminin tam da ortasında, "yazarak var kalmak" için açtığım bu bloğa Tetebbûlar ismini koymuştum. Tetebbû "meseleleri derinine inerek araştırmak" anlamına geliyor. 

Bloğa ismini Gökalp'in çıkardığı "Milli Tetebbûlar" dergisinden ilhamla vermiştim. Fakat yalnızca millî meselelerin değil, radarıma giren her konunun derinine inmeye çalıştığım bu yolculukta; iki seneyi tamamlamış bulunuyorum. 

İtiraf etmek lazımdır ki, bu kadar okunacağımı tahmin etmemiştim. İlk zamanlar tez yazan arkadaşlara şaka yollu takılarak "beni kaynak göstermelerini" isterken; zaman içinde tanımadığım birçok çalışma bu bloğun yazılarına da kaynakça bölümünde yer verme lütfunda bulundu. İlk zamanlar yalnızca tanıdığım insanlar yazıları paylaşırken, şimdi tanımadığım insanlar paylaşıyor. Hatta blog sayesinde insanlarla tanışıyorum. Bu durumu da "galiba yaşamayı başarıyorum" şeklinde yorumluyorum. 

Madem yazıyorum ve madem okuyorsunuz, neden devam etmeyelim? Fakat gündeme kısılmamak istiyorsak biraz daha farklı konulardan bahsetmek gerekiyor. Mesela daha fazla kültür konuşmak, felsefe tartışmak, teknoloji sahasına dalmak... icap ediyor. Bu konular gündelik tartışmaların on dakikada çıkarılan yazılarıyla girilecek alanlar değildir. 

Tetebbûlar'daki yazı kariyerim boyunca hiçbir zaman beğenmediğim bir yazıyı paylaşmadım. Üzerinde çalışmadığım konulardan olabildiğince kaçındım. Popülizmden, slogandan ibaret müsveddelerden, aptalca taraflaşmaktan, yaşamanın başlı başına bir mesele olduğu bugünün dünyasında birlikte yaşamayı zorlaştıracak tavırlardan bilhassa uzak durdum. Hâlâ aynı yerdeyim. Hatta artık bu tavrımı kemikleştirdim. 

Nispeten zor diyebileceğimiz yazıların basit yazılardan fazla okunabileceğini keşfettim. Bu da beni şöyle bir tavır almaya itti: Neden daha derin mevzulara dalmıyorum? Belki eski düzen gibi ayda 4-5 yazı çıkarmam, belki basit meseleleri yani gündemi ıskalama ihtimalim ortaya çıkar, belki "sıkı" okuyucular her tıkladıklarında yeni yazılar bulamazlar. Ama velev ki ayda bir- iki taneyle sınırlı olsun, velev ki daha dar, teferruatlı meseleler hakkında olsun; yıllar sonra okunacak yazılar yazmak zaten hayalim değil miydi? Hatta bütün yazarların hayali değil midir? 

Dolayısıyla yazı sayısını kısıp kalitesini daha da artırmaya karar verdim. Böylece kimi yazılarımın uğradığı "araya kaynama" ihtimali de ortadan kalkacak ve yazarak var kalma mücadelemin yeni bir safhası başlayacak. 

2022 senesinde, bu blogda tam altmış üç (63) yazı yazmışım. Müstear isimle kaleme aldıklarım, ticari olarak yazdıklarım bunun dışında. Hepsini toplayınca yuvarlak hesap iki yüze yaklaşıyor. Neredeyse 1.5 güne bir yazı düşüyor. Tahmin edersiniz ki, bu zorlu bir tempodur. (Yorucu da diyebilirdim ama yorulmak fiilini sevmiyorum.

Yeni yılda hem müstear isimle yazdığım yazıları hem de ticari metinleri azaltmaya karar verdim. Yazma hırsım, iştiyakım, muhtemelen benden en az iki sene sonra ölecek merakım ise baki. Tasarım ve kullanıcı deneyimi hakkında yeni bir kariyere başlıyorum, öteki taraftan zamanında çevirilerini okuyup etkilendiğim birçok metni artık özgün dillerinde okuyabiliyorum. Eskiden gündemi merkeze alan, biraz tarih ve edebiyat serpiştirilen bir hayat görüşüm varken; artık kendi gündemini izleyen, tarih ve edebiyatın yanında, akademik olarak uluslararası ilişkiler, ticari olarak teknoloji ve şimdilik "yalnızca bir merak" olarak felsefeyle haşır neşir oluyorum. Bu da hayata bakışımı "çeşitlendiriyor".

Önceden dünyayı sırtımda taşıdığımı zannederdim. (Şaka yapmıyorum.) Artık dünyayı yakalamanın derdindeyim. Değişiminin hızı hakkında fikir sahibi olanlar şimdiki "görevimin" öncekinden daha zor olduğunu kabul edeceklerdir. 

Bütün bu süreci, "amatör bir yazar adayı" sıfatıyla başladığım blogger kariyerime paralel olarak yaşıyorum. Yaşadıklarımı buraya da aktarmak, kendi tarihime not düşmek istiyorum. Daha önemlisi öğrendiklerimi sıraya koyarken, bloğun okuyucusunu da işin içine katmayı amaçlıyorum.  

2023'te Tetebbûlar okuyucusuna sunduğum "vaatler" bunlar. Kısaca özetlemek gerekirse; daha az yazı, daha farklı konular, daha kaliteli içerik. 

"Gazamız" mübarek, yeni yılınız kutlu olsun.

Yorum Gönder

0 Yorumlar